Kişilerarası duygu düzenleme stratejileri stresle başa çıkma tarzları ile kaygı ve depresyon arasındaki ilişkiler
Künye
Uzun, E. (2021). Kişilerarası duygu düzenleme stratejileri stresle başa çıkma tarzları ile kaygı ve depresyon arasındaki ilişkiler. Yayımlanmış yüksek lisans tezi. İstanbul Kent Üniversitesi, İstanbul.Özet
Depresyon ve kaygı, dünya genelinde en yaygın görülen ve bireylerin hayatını büyük ölçüde
zorlaştıran, birçok psikolojik (ruminasyon, kaçınma, anhedoni vb.) ve fiziksel semptoma
(psikosomatik ağrılar, nefes almada güçlük, endokrin sistem rahatsızlıkları vb.) yol açan
psikopatolojilerdir. Geçmiş çalışmalar benzer yaşam olaylarına maruz kalan her kişide
depresyon ve kaygı semptomlarının görülmediğini, depresyon ve kaygı düzeyinin kişilerin
kullandığı stresle başa çıkma tarzlarına (kendine güvenli yaklaşım, iyimser yaklaşım, boyun
eğici yaklaşım, çaresiz yaklaşım ve sosyal destek arama yaklaşımı) ve faydalandıkları
kişilerarası duygu düzenleme stratejilerine (olumlu duyguları arttırma, yatıştırılma, bakış açısı
edinme ve sosyal model alma) göre farklılaştığını göstermiştir. Güncel araştırmada, kişilerarası
duygu düzenleme stratejileri ve stresle başa çıkma tarzları ile depresyon ve kaygı düzeyi
arasındaki ilişkinin belirlenmesi amacıyla, 18-68 yaş aralığında toplam 479 katılımcıdan (324
kadın, 155 erkek) Kişilerarası Duygu Düzenleme Ölçeği (KDDÖ), Stresle Başa Çıkma Tarzları
Ölçeği (SBÇÖ), Beck Kaygı Ölçeği ve Beck Depresyon Ölçeği kullanılarak veri toplanmıştır.
Değişkenlerin birbirleriyle olan ilişkisini belirlemek için korelasyon analizi, kişilerarası duygu
düzenleme stratejilerinin ve stresle başa çıkma tarzlarının kaygı ve depresyon düzeyine göre
değişimini belirlemek için çok değişkenli varyans analizi yapılmıştır. Araştırma bulguları,
yüksek depresyon ve kaygı düzeyi olan kişilerin stresle başa çıkmada duygu-odaklı
yaklaşımları daha fazla kullandıkları ve yüksek kaygı düzeyine sahip olan kişilerin duygu
düzenlemede bakış açısı edinme, sosyal model alma ve yatıştırılma stratejilerini daha fazla
kullandıklarını göstermiştir. Bulgular ilgili literatür çerçevesinde tartılmış, güncel araştırmanın
sınırlılıkları belirtilmiş ve gelecek araştırmalar için önerilerde bulunulmuştur. Depression and anxiety are the psychopathologies that are seen most commonly worldwide
that cause many psychological (rumination, avoidance, anhedonia, etc.) and physical
symptoms (psychosomatic pains, breathing difficulties, endocrine system disorders, etc.).
Previous studies have shown that depression and anxiety symptoms are not observed in every
person who has been exposed to similar unpleasant life events, depression and anxiety levels
have shown that people use stress coping styles (self-confident approach, optimistic approach,
submissive approach, desperate approach, and seeking social support approach) and
interpersonal emotion regulation they benefit from. It has shown that it differs according to its
strategies (enhancing positive affect, soothing, perspective-taking, and social modeling). In the
current study, data were collected from a total of 479 participants (324 women, 155 men) aged
18-68 years, by using the Interpersonal Emotion Regulation Scale (IERQ), Ways of Coping
Inventory (WCI), Beck Anxiety Inventory, and Beck Depression Inventory in order to
determine the relationship between interpersonal emotion regulation strategies and coping
styles with stress and depression and anxiety levels. In order to determine the relationship
between the variables, correlation analysis was conducted and multivariate analysis of variance
were conducted to determine the changes in interpersonal emotion regulation strategies and
coping styles according to anxiety and depression levels. Research findings showed that people
with high levels of depression and anxiety use emotion-focused approaches more in coping
with stress, and people with high anxiety levels use perspective taking, social modeling and
shooting strategies more in emotion regulation. The findings have been discussed within the
framework of the relevant literature, the limitations of the current study were stated and
suggestions were proposed for future research.